Kitaplar
Mustafa Kartal'ın kitaplarını incelemek için lütfen tıklayın.
 
 
Galeri
Etkinliklerimizden çekilmiş kareleri görmek için lütfen tıklayın.
 
Nefes Yazıları
Nefes Terapisi
Farkındalık Uygulamaları
Doğru Nefes Alma
Nefes Haberleri
Nefes Teknikleri
 
E-Bülten
Eğitim ve hizmetlerimizden, etkinliklerimizden haberdar olmak, duyurularımızı almak isterseniz E-Bülten’e katılabilirsiniz.
 
 
 

Anasayfa
Mustafa Kartal Kimdir?
Eğitimler
Etkinlik Takvimi
Bize Ulaşın

Eğitime Katılanlar Ne Diyor?
 
Yeşim Arığ

Klasik İsveç Masajı uzmanlağı ardından Transandantal Meditasyon uyumlaması aldım. Tüm bu çalışmalara rağmen henüz tam olarak aradığımı bulamadığımın farkındalığı ile pratik yaşama uyarlanabilecek daha hızlı ve etkin bir çalışma aramaya koyuldum. Bu arayışın sonunda Sn. Mustafa Kartal’dan Nefes Koçluğu eğitimini aldım. Eğitimini alır almaz, kişisel gelişim alanında arzu ettiğim, aradığım tüm özelliklerin nefeste bütünleştiğini gördüm. Kendi içgörülerimi de katarak Transpersonal Nefes Uygulamalarını başlattım. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.


Gülhan DEVECİ

Mutluluğun nefesle başladığını fark edene kadar nefes aldığını zanneden biri olarak hayatıma devam ediyordum. Çok yoğun olduğum, oradan oraya amaçsızca koşturduğum zaman dilimlerinde oturabilme fırsatı bulduğumda “ohh nefes aldım” diyordum kendi kendime ama bu durumlarda bile anlayamamışım nefesin önemini.

Hayatımda maddi manevi hiçbir şeyimin kalmadığı bir dönemde uzatmalı yasadığımı zannettiğim günlerimi doldurmaya uğraşırken, hayatımı dondurma kararı aldım. Evet! Hayatımı donduracaktım! Güvenebileceğim hiçbir maddi birikimim olmamasına rağmen kararım kesindi.

Eve kapanıp belki de 5-6 yıldır ayağımı sürükleyerek yasadığım günlerimi sorgulayacaktım. "Bu dünyaya neden geldim? Neden hala yaşıyorum? İçimdeki boşluk duygusu neden her geçen gün artıyor? Ben nereye aidim?"  sorularının hepsine ya cevap bulacaktım ya da artık yaşamaktan vazgeçecektim.

İşimden ayrıldım, evime geldim ve aralıksız 2 gün uyuduktan sonra sabaha karşı 3 sularında televizyonu açıp elime bilgisayarımı alarak "Ne yapacağım ben?" diye düşünmeye başladım. Çok zordu içimdeki sürekli beni aşağılayan sesi susturmaya çalışmak.

O dönemde televizyonum belli aralıklarla kendini resetliyordu ve resetlerken ekranda sırasıyla renk skalalarını görmek mümkündü. Ekran bir anda sarı, beyaz, turkuaz, fıstık yeşili ya da pembe olabiliyordu. Koltukta bilgisayarımla ilgilenirken ve kafamdan geçen sorulara cevap ararken bir anda televizyondan gelen "MUTLULUK NEFESLE BAŞLAR!" cümlesini duydum ve ardından sessizlik oldu. Ekran fıstık yeşili renginde takılı kalmıştı. Yaklaşık 10 saniye kadar ekrana bakakalıp içimden "MUTLULUK NEFEESLE BAŞLAR!" cümlesini tekrarladığımı fark ettim.

Bilgisayarımda arama motoruna "MUTLULUK NEFESLE BAŞLAR!" yazıp araştırmaya başladım. Nefes Okulu'nun internet sitesine girdim, oradaki makaleleri okudum ve sabırsızlıkla sabahın olmasını bekledim, hemen Nefes Okulu'nu arayıp randevu almalıydım!!!

Umutla doldum, iyileşmeyi gerçekten istediğimi fark ettim. Hayat sevincimi yok eden, hayal kurmamı engelleyen kötü duygularımla yüzleşmeye hazırdım. Mutluluğum için nefes almaya başlamaya hazırdım.

İlk görüşmemizde, sevdiğim ve sevmediğim özelliklerimi yazmam istemmişti. Sevmediğim özelliklerimi ard arda sıralamakta hiç zorlanmadım; A4 sayfasını tamamen doldurdum, hatta arka sayfayı da yarıladım. Sevdiğim özellikler için ise ilave kâğıda gerek yoktu, çünkü sadece bir madde yazmıştım. O  sırada kafamı iki elimin arasına alıp "İşimiz çok zor, değil mi?" diye sorup umutsuzca yüzüne bakmıştım. Eğitmen yüzündeki gülümsemesiyle "Bence değil" dediğinde bir süre nasıl yani diye öylece kalakalmıştım. Cümlesini "sevmediğin şeyleri sevdiklerine dönüştüreceksin, hepsi bu!"  diye tamamladığında gülümsediğimi fark ettim. Benim için bir umut vardı. Yaşantıma değer katabilmek, mutlu olmak adına bir umut vardı, çok hoşuma gitmişti bu.

Holoterapi çalışmalarımız beni çok hafifletiyordu, fazlalıklarımdan kurtulmaya başlamıştım. Kinle, acıyla nasıl da yaşamışım o zamana kadar, nasıl da gözlerim körleşmiş. Affettikçe yenileniyormuş insan; kendini affettikçe, çevresindekileri, yaşadıklarını affettikçe. Hataları için özür dileyince neler de değiştirebiliyormuş insan. Güçleniyormuş, yapabilirlikleri fazlalaşıyormuş. Bunları yaşamak tarifsiz bir hazdı. Evrenin  bunlarla ilgili samimiyetimi bana farkettirmesi ne de güzel bir tecrübeymiş.

Kendimle mutlu olduğumu, kendi başıma çok şey başardığımı ve başarabileceğimi nefes almayı öğrendiğimde fark ettim. Çok isterdim güzel bir kadın olabilmeyi; yüzümü, vücudumu beğenmezdim hiç, giydiklerimi yakıştıramazdım kendime. Aynada kendimle göz göze gelemediğim zamanlarım vardı, aynalara bakmak istemediğim zamanlar. Artık çok güzel bir kadın görüyorum aynaya baktığımda ve çevreden "Ne kadar güzelsin.", "Yüzün parlıyor senin." şeklindeki ifadeleri sık sık duyuyorum. Estetik yaptırmadım sadece nefesimle kendimi yeniledim ve ruhumu güçlendirdim.

Hayatımı, kendimi ve çevremde sözümün geçtiği insanları kontrol etmeye çalışmayı bıraktım. Kontrol etmeye çalışmanın insani nasıl da hapsettiğini ve atmak istediği adımları attırmadığını farkettim.

Artık kendimi gizleme ihtiyacı duymuyorum, hayata karşı korkularımın anlamsızlığını fark ediyorum ve en önemlisi acılarım beni beslemiyor artık; duygularımı kabul ettiğimde değiştirebildiğimi biliyorum.

Bırakıyorum akıyor, izin veriyorum oluyor. Kendimi çok seviyorum, değerliliğimi fark ettim ve kendime güveniyorum. Hayallerim, isteklerim gerçeğe dönüşmeye başladı.

MUTLULUK NEFESLE BAŞLIYOR ve nefes alarak devam ediyor...

Nefes Okulu Öğretmenlerine beni bu tecrübeyle tanıştırdıkları için çok teşekkür ederim.
 
Gülhan DEVECİ
Moda Tasarımcısı


Yeşim Görgü

Otuzbeş yıllık sigara içicisiydim, bağımlılık olduğunun farkındaydım, defalarca bırakmak, kurtulmak için çaba harcadım. Her seferinde bağımlılığım geri dönerek beni yönetmeye devam etti. Ta ki Mustafa Kartal ile tanışıp “nefes” alamadığımın farkına varana dek.

Derin bir nefes al, bir daha ve bir daha. Hava zorlukla burun deliklerimden içeri girip yine boğazımı ve soluk borumu zorlayarak bronşlarıma ulaşıyor. Şimdi nefesini tut, bekle, içinden say; 1,2,3,4,5,6,….7 diyemeden göğüs kafesim patlayacak gibi oluyor ve “pofff” diye soluğum dışarı patlıyor. Göğsümde yanma ve karıncalanmalar var, sırtıma iğneler batıyor. Boynum sertleşti, kollarım ve omuzlarım ağrımaya başlıyor.

İlk gün yaptığımız çalışmalardan sonra nefesimin  ve akciğer kapasitemin ne düzeyde olduğunu algıladım, sarsılmıştım, kendimi sağlıklı kabul eder ve bedenimi çok önemsemezdim. Zihnimin yarattığı gündem beni gün boyu peşinden koşturur, o hengâmede bedenimin yorgun, bitkin, acı içinde olduğunu fark etmezdim. Zihin gündemim o kadar yoğun ve telaşlı bir program hazırlardı ki kendime bakmak için, hissettiklerim için hiç zamanım olmazdı.

Nefes çalışmaları devam ettikçe akciğerlerim genişledi, içine gerçekten hava dolmaya başladı ve en dip köşe bucak kesecikler bile oksijenin etkisiyle uyandı. Baharda açan çiçek tomurcukları gibi her nefes çalışmasından sonra loblar açılıyor, içine oksijen doluyor ve canlanıyorlardı. İçlerine dolmuş katran tabakası bile onları hissetmeme engel olamadı.

Sahilde açık havada hem yürüyor hem de farklı nefes teknikleri çalışıyoruz. Derin nefes al, dörde kadar say, nefesi tut, dört adım daha, nefesi ver, dört adımda, nefesi tut dört adım daha. Beşinci gün ikiyüzotuza kadar sayarak nefesimi tutar hale geliyorum.  Sabahları üzerimde meğerse bir ton kaya varmış, kalkamazdım, şimdi daha bir canlı daha neşeli uyanır oldum. Elim sigara paketine eskisi kadar sık uzanmıyor, yaktığımda dumanı içime çekemiyordum, içerde bir direnç duvarı oluştu sanki ve “duman içeri giremez” levhası astı gibi.

Her sabah uyandığımda önce “ateş nefesi” yapıyorum altmış kez. Sık,derin  ve burundan güçlü nefesler. Hızımı git gide artırıyorum, çalışma bittiğinde enerji dolu olarak güne hazırım. Sonra karın nefesine odaklanıyorum, tüm bedenimle diyaframımı iteleyip karnımdan güçlü nefesler alarak günü selamlıyorum. İki haftanın sonunda hiç sigara içemez oldum. Ellerim boş kalıyor, aranıyorum. Böyle anlarda derin bir nefes alıp içimden yirmibeş sayarak tutuyorum. Sonra ağzımdan sessizce ve uzun uzun veriyorum. Bir anda gülme duygusu geliyor ve hemen yeni bir şeye odaklanabiliyorum.

Tam bir ay oldu ve ben hiç beklemediğim kadar kolay bir şekilde bağımlılığımdan uzaklaştım. Bana zarar verenden uzak durabilir,  bunu seçebilirim. Nefesimle dansedebilir, bedenimi hissedebilirim.

Nefesim farkındalığımın anahtarı, her nefes kendime olan yolculuğumda  beni bir parça daha itekleyerek bana yaklaştırıyor, her nefeste bir adım daha “Yeşim” oluyorum. Her nefesim bir maskemi parçaladı, her nefesim üzerimden bir tabaka kaldırdı. Teşekkür ederim.......

Yeşim Görgü
yesimgorgu@gmail.com

 


Türkan Kayaalp

Sevgili Mustafa Hocam.  Bakış açımda yeni bir pencere açılmasını sağladınız. Çalışmalara tabi ki devam ediyorum. Holoterapi eğitimini, nefes eğitimini gibi şiddetle herkese tavsiye ediyorum. Bize verdiğiniz bilgiler ve güzellikler için size çok teşekkür ediyorum.

Türkan Kayaalp


Nihal Çalışkur

JTI programı kapsamında düzenlenen hafta sonu Bodrum Kempinski Hotel de ki nefes etkinliğinize katıldım. Eğitimizden sonra Psikolojik danışman olarak Nefes Eğitimi koçluğu almamın mesleğime katkıda bulunacağını düşünmeye başladım. İzmirde ki çalışmalarınızı bekleyeceğim  Tüm emekleriniz için teşekkür ederim..


Nilüfer Kalem

Hocam merhaba, umaım iyisinizdir. Gecen hafta Ankarada yaptığınız Holoterapi bende farklı açılımlar oluşturdu. Ayni iliskileri çekmek gibi bir sorunum olduğunu daha net gördüm. Ne kadar yüzleşsem de yine benzer seyler oluyor. Bir yerlerde eksiklerim ve hala temizlemem gereken seylerin bulunduğunu anladım. Ancak herkes benim cok değiştiğimi söylüyor ve bende öyle hissediyorum. Hocam bunu çok istedim ve sizinle karşılaştım. Sizi tanidigim için kendimi şanslı hissediyorum. Tesekkürler emeğiniz icin.


Özlenen Deniz Özer

Çok sıcak bir yaz... Akşamları sıcaktan nefes alamıyorum, uykum kaçıyor. Edirne'de yapılacak fazla bir şey yok. Ben benlik arayışımın içine girmişim. Yeni bir bilgelik, üstün bir farkındalık yakalamaya uğraşıyorum. Hep daha fazlasını ister ya insanoğlu, daha fazlası olmalı zamanlarındayım. Bir tarafım da öğrenci, "hazır olunca öğretmen gelir uğraşma" diyor.

Can dostum, yol arkadaşım; uzun zamandır nefes diyor, nefesine tam odaklanmak, nefsini kontrol altına almak için akşamları uzun uğraşlar sergiliyor. Güzel kızım, gül yüzlümün nefes alışlarını izlerken hooommmm diye taklit ediyor ben de onlara keyifle gülümsüyorum ve erteliyorum onlara katılmayı.

İçimde yoğun bir sıkıntı var. İş yerimdeki arkadaşımla hiç olmaması gereken bir sebepten kırılıyoruz ve gidiyor. Vardır bunda da bir hayır deyip, olacak olan değişimi bekliyorum. Ardından, bana acayip bir güç geliyor. Daha önce de Kuantum Yaşam Okulu’na gitmeye karar verdiğim gibi, bir çırpıda karar veriyorum ve Mustafa KARTAL’ı arıyorum, ben nefes eğitimi almak istiyorum diyorum. O da bana hemen başlayacağını söylüyor. Akışa bırakmak ve çok istemek ne güzel! Evren, bana hemen, olsun o halde diye cevap veriyor ve keşiş yolculuğum başlıyor. Aslında ben uzun zamandır gezginim, anda geleni kabul halindeyim. Öyle güzel şeyler elde ettim ki bu sayede anlatamam. Yaradan neylerse, güzel eyler deyip yola koyuluyorum.

Nefes Okuluna giderken içim kıpır kıpır. Acaba burada beni neler bekliyor diye içimden mırıldanıyorum. Al nefes, ver nefes ile ne olacak diyor egom. Seni fark ediyorum, otur aşağı diyorum. Maltepe’de güzel bir bahçede otururlarken buluyorum Mustafa Hocamı ve arkadaşlarımı. Öyle şeker, öyle samimi, öyle içten ki hepsi…

Kişisel gelişimcilerde çoğunlukla gözlemlediğim, mesafe, ulaşılmazlık, blokaj, ben oldum halleri vardır. Ama bu sefer bunların hepsinin çok tersi oluyor, hatta daha fazlası. Aradığım aile ortamında ders keyfini yakalıyorum. Boş bir anını bile bizden ayrı geçirmeyen bir adam görüyorum. Bana göre, samimi, içten, bize tüm bilgeliğini sonuna kadar açan harika bir öğretmen, ona göre öğrenci olan Mustafa KARTAL
Sonra dersler başlıyor. Her gün bir önceki günden daha güzel…Farkındalık ve anda kalmak hep uğraştığım şey, zaman zaman yaşıyordum ama nefes ile her an bu kadar çok yaşayacağımı hiç ummuyordum.
Önce ayetteki nefsini bilmek öğretisinin doğru nefes almak olduğunu ve en kızdığımız anda derin bir nefes alarak anında değiştiğimizi gördüm. Küçücük bir kızın doğru nefes tutuşuyla anında dünya kadar şeyi ezberlediğini, bir köpeğin sıcakta yerde yatarken kolayca kendi vücudunu soğutabildiğini ama bizim yanıyoruz. Derken kendi gücümüzü kullanamayarak çok zararlı olan klimaya sarıldığımızı keşfettim vs.vs.

Bir gün derse geldim, bu gün holoterapi diyor hoca, hayda bu da ne? Mustafa Bey’e göre “Fabrika ayarlarına geri dönmek” anlamına geliyor ve bize holoterapiyi anlatıyor. Biz de egomuz “yapma” dese de hazırlanıyoruz yeni serüvenimize. Yatar vaziyette, hocanın denetiminde, nefes alışverişine başlıyoruz. Sonra kendimizden geçiyoruz ve teta seviyesinde uçmaya başlıyoruz. Sadece andayız sanki başka hiçbir şey yok yeryüzünde, bilinçaltımız olduğu haliyle tüm çıplaklığı ile gözümüzün önüne serilivermiş ve hocamızın sesi geliyor derinden. “Sahip olduklarını, sahip olduğunu sandıklarını özgür bırak ve katlanarak sana dönüşlerini izle” diyor. O anda benden yoğun bir çığlık sesi geliyor, canım acıyor ama bırakıyorum ya da gitmelerine izin veriyorum. Ardından “en çok kırıldıklarını affet, kalbine al, bağışla ve özgür bırak” diyor. Sırayla gözümün önüne geliyor kişiler, seremoni halinde bağışlıyor ve kalbime alıyorum herkesi teker teker…

En can alıcı kişi de kim biliyor musunuz? Belki de en zor bağışlanır olanı, tabi ki kendim. Yani kendini olduğun gibi kabul etmek ne zor bir şey aslında bir bilseniz… Herkes ben kurbanım, hiç suçum yok, kendimi çok seviyorum der ama gizliden kendine küstür. Teta seviyesindeyken, bilinçaltı her şeyi yüzeye çıkarır zaten. Kendimi kabul zevkini yaşarken bir baktım, hiç aklımda olmayan, uzun zamandır görüşmediğim arkadaşım, daha doğrusu benle görüşmeyi reddeden arkadaşım gözlerimin önünde, af diliyorum ve kalbime alıyorum onu da. Bir bakıyorum çalışmanın sonunda çırılçıplak kalmışım, tüm yük üzerimden gitmiş. Uyanıyorum, arkadaşlarıma bakıyorum, sanki onlar onlar değil, karşımda bir melek ordusu duruyor. Her biri ayrı ayrı arınmış, berraklaşmış, gençleşmiş.

Benim de hayatımda en özel terapi deneyimi olarak hafızama kazınıyor. Bir süre sonra eğitim bitiyor, sevgiyle, bildiğini sonuna kadar hiç çekinmeden vermeye çalışan değerli öğretmenimizin ışığı ile…İş yerime geri dönüyorum ve mucizeleri beklemeye başlıyorum, her gece kabus gibi rüyalar görüyorum. Sağ olsun Işık Hocamdan aldığım Rüya Eğitimleri ile arınmaya başladığımı hissediyorum. Öyle mutlu, öyle canlıyım ki en az on kişi ne kadar gençleşmişsin diyor, şaşırıyorum. Bir anda çok değişik şehirlerden, benden eğitim almaya gelen insanlar oluyor. Mucizeyi her an hissedip yaşamaya başlıyorum. Benim için en can alıcısı ne biliyor musunuz on beş yıldır görüşmediğim arkadaşım telefonumu internetten bulup, bana ulaşıyor ve geçmişte yaşanan ne varsa unutalım diyor, inanamıyorum. E bu mudur, budur diyorum içimden sessizce. Uzun zamandır kitabıma başlamak istiyordum, bir türlü ilham gelmiyordu.

Bir anda aklıma Beethoven geliyor; “Müzik benim ilham yeteneğimden çok, Yaradanın en iyisini yapma arzusuna bağlıdır. Fikirler doğru olduğunda, ön hazırlığın hiçbir önemi yoktur.” Ve artık kitabımı yazıyorum. Ben de artık tüm benliğimle inanarak; “Bıraktım aksın, izin verdim olsun” diyorum.

Benim varlığımın büyümesine sürekli destek veren, bana kötülükler yapıp, hayatın güzelliğini ve gücümü anlamamı sağlayan herkese, Yaradan’a, Şemsi Tebriz-i’ye, R. Şanal’a, Mustafa Kartal’a, gül yüzlüme ve tabi ki beni özgür bırakıp, izin veren egoma sonsuz sevgi ve şükran yolluyorum. Holoterapiyi zevkle tüm danışanlarıma uyguluyorum ve yaşadıkları mucizevi deneyimleri seyretmekten büyük keyif alıyorum.

Özlenen Deniz ÖZER


Deniz Kodallı

Geçen sene Nefes Teknikleri kapsamında Holoterapi çalışmasına katılmamın sonrasında yaşamım o kadar hızlI değişti ki hâlâ olanlara inanmakta güçlük çekiyorum. Büyük bir otomotiv firmasında, aslında hoşlanmadığım bir iş olan yönetici yardımcılığı yaparken bir hafta sonu iş arkadaşımın ısrarları sonucu katıldığım iki günlük nefes etkinliği sonrasında aniden kendimi bambaşka bir dünyada buldum.

Holoterapi çalışmasında eğitmenin içimizden tekrarlamamızı istediği “Bırak aksın, izin ver olsun” sözleri ta derinlerimde karşılık buldu ve çalışma süresince bu cümleleri tekrarlamaya devam ettim. Cümle içimde büyüyordu. Evet, sorunu çözmüştüm. Bırakmıyordum. Yaşamım akmıyordu. Bir yandan kontrol ediyor ve değişmesine izin vermiyordum. Bir yandan da tek düze olan ve giderek sıkıntı veren monoton yaşantımdan şikâyet ediyordum. Olacaklara standartlarım bozulur düşüncesi ile izin de vermiyordum. Bu yüzden de olmuyordu. Yaşamımda hiçbir gelişme, iyileşme ve güzelleşme olmuyordu. Diğer katılımcılar Holoterapi çalışması sonunda yaşadıkları durumları paylaşırken ben bunları düşünüyordum.

Evet. Yaşamımın istediğim gibi akmadığını bilmeme ve bundan şikayetçi olmama rağmen izin vermiyordum. Birden içimde her şeyi yeni baştan düzenleyebileceğim ve yapılandırabileceğim düşüncesi belirdi. İçimde inanılmaz bir heyecan hissettim. Önce sevmediğim şeyleri yapmama kararı aldım. İşimi değiştirecektim. Yaşamıma heyecan getirmek istiyordum.  Boşanmamın ardından geçen üç senelik yalnızlığıma da bir son verme kararı aldım. Eski eşimin yarattığı zorluklar yüzünden kimseye hayatıma girme izni vermediğimi anladım. Aslında bu kararları almam gerektiğini çoktan biliyordum, ama ne olduysa bu Holoterapi sırasında olmuştu ve eğitmenin size acı verdiği için kaçtığınız anılarınızla yüzleşin sözleri çok işe yaramıştı.

Nefes Terapisi sürecinin bu en derin anında eski eşimin yaptıklarını ve yaşamımın beş senesini anımsadım. Eğitmen terapi esnasında herkese affetme çağrıları yapıyordu. Bilinçaltının yüklerinden kurtulmak için affetmenin gerektiğini söylüyordu. Çalışmanın bu anında herkesi ve her şeyi affedebileceğimiz bir kuvvet oluşacağından ve affedildiğinde her şeyin değişebileceğinden söz ediyordu.

Gözlerim kapalı, sırtüstü yatar vaziyette olmama rağmen kendimi yükselmiş, kuvvetlenmiş hissettim. Eski eşimle birlikte olduğumuz günleri yeniden gözümün önünden geçirdim. Aslında aramızda gelişen geçimsizliği tamamen ona yüklemenin haksızlık olduğunu düşündüm. Geçirdiğimiz çok güzel günler de vardı. Onu affettim. Beni aldattığı günleri ve onu sevgilisi ile yakaladığım anı hatırladım. Her ikisini de affettim. Hatta her ikisine de sarıldım. Yaşamıma farkındalık kazandırdıkları, tek düze, heyecansız ve anlamsız giden evliliğimi sonlandırmalarını sağladıkları için onlara bir de teşekkür ettim. Eşime kızdığım için bütün erkeklere nefret dolu ve karşı tavırlı olduğumu o an anladım. Bunun için izin vermiyordum. Bana yaklaşmalarına bile izin vermiyordum. Şimdi buna da izin vermem gerekiyordu.

Yirmi dakika süren çalışmada yaşanılan ve hissedilen şeyleri diğerleri ile paylaşma sırası bana geldiğinde eğitmene ve diğer katılımcılara eski eşimi gerçekten affettiğimi, her şeyi bırakma ve olacaklara izin verme kararı aldığımı ve bundan sonra akışta kalarak yaşamın götürmek istediği yere akacağımı söyledim. Diğer katılımcılarla sarılarak, birbirimize başarılar dileyerek ve iletişim bilgilerini birbirimize vererek ayrıldık.

Eskiden işsiz ve parasız kalmanın dünyanın sonu olduğuna inanmışken hiçbir iş teklifi almadan, işle ilgili hiçbir yeni fikir yokken ve birikmiş fazla bir param bile olmadan hafta başında işten ayrıldım. İşten ayrıldığım hafta sürpriz bir şekilde, bir Almanla evlenerek uzun süre Almanya’da yaşayan kız kardeşim yanıma geldi. Almanya’da kurduğu şirketi devrettiğini, eşinden ayrılmak üzere olduğunu ve bir süre yanımda kalarak dengelenmek istediğini söylediğinde doğru işaretin geldiğini anladım. İzin vermeliydim. Eskiden olsa hemen Almanya’ya dönmesini ve ne şartlarda olursa olsun evliliğini devam ettirmesi gerektiğini söyler, hatta buna zorlardım. Akışta kalmalıyı seçtim. Kardeşimle dört ay Akdenizi gezdik. O güne kadar bir hafta bile düzgün tatil yapamamış olan ben, dört ay boyunca hayatımın en rahat ve en güzel günlerini yaşadım.

Son gittiğimiz tatil yöresinde yemeğe çıktığımız bir akşamda kardeşimin Almanya’dan tanıdığı, tatilini Türkiye’de geçiren bir çiftle tanıştım. Akşam yemeğini beraberce yedik. Sohbet sırasında sahibi oldukları güzellik firmasının ürünlerini pazarlamak üzere Türkiye’de Türk partner aradıklarını ve bunun ben olup olamayacağımı sorduklarında bir başka işaretin geldiğini anladım. Eskiden olsa kılı kırk yarmadan, uzun bir incelemeye almadan ve kuşkuyla yaklaşmadan yapamazdım. O an tamam, dedim. El sıkıştık. Güzellik malzemeleri shoplarından saatlerce çıkmadığım ve evimin her köşesini doldurduğum sabun ve benzeri malzemeyi artık ben pazarlayacaktım. Yani en sevdiğim şeyi yapacak bir de üzerine para kazanacaktım. İnanılır gibi değildi.

Bununla da bitmedi. Birlikte yemek yediğimiz çiftin Almanya’dan emekli olarak Türkiye’ye yeni gelen arkadaşları ilerleyen saatlerde sohbetimize katıldı. Eşini bir süre önce kaybetmiş olan bu yakışıklı adamla aramızda öyle bir elektrik oluştu ki; bırak-mayan, akışa izin vermeyen ben neredeyse evlenme teklif edecektim. Aldığım elektrik beni yanıltmadı. Ertesi akşam tekrar grup olarak yemeğe davet edildik. Ve o akşam yemekte beni bekleyen sürpriz inanılmazdı. Orkideler arasında bir pırlanta yü-zük evlenme teklifi ile birlikte bana sunuluyordu. Gözyaşlarımı tutamadım.

Şimdi beş aylık evli olarak iki katlı harika bir evde yaşayan, hayalindeki işi yapan, akışta kalmayı ve izin vermeyi öğrenmiş bir Nefes Teknikleri uygulayıcısıyım. Bundan sonra da Nefes eğitmeni olmak ve Nefes Tekniklerinin bir insanın yaşamında na-sıl etkili olacağını yaşayan bir örneği olarak anlatmak, daha fazla insana izin verme, bırakma ve akışta kalma konusunda cesaret vermek için elimden geldiğince yardımcı olmak istiyorum.

Deniz Kodallı
dkodall@yahoo.com

18 09 2008


Berna Yılmaz Laurie

Seneler önce kurduğum tüm hayallerim gerçekleşti. Evim, arabam, iyi bir eşim, çocuğum hepsi oldu. Ama bu arada istemediğim şeylerde gelişti. Hayallerimi gerçekleştirmek için tüm gücümü harcarken kendimi kaybettim. Kendime sevgimi, saygımı, güvenimi yok ettim. Ağır bir depresyona girdim. İşin içine birde panik atak ve anksiyete de katılınca hayat benim için artık çekilmez hale geldi. Hiçbir zaman geriye dönüp bakmak istemeyeceğim hatalar yapmaya başladım. Nereye çıktığını bilmediğim yolların sonunda beni yutmaya çalışan olumsuzluklarla karşılaştım. Sonunda olumsuzluklar beni yok etmeden kendimi yok etmek istedim.

Evet, oğlumu, eşimi, ailemi hiç düşünemeden kendimden kurtulmak için 80 prozac içtim. Ama kurtulmayı başaramadım. Kurtulmanın yerine yoğun bakımda geçen günler ve zor gecelerde sevdiklerimin gözyaşları ile hesaplaşmak zorunda kaldım. Psikolojik tedavilerde doktorların deli muamelesi ile karşılaştım. Deli muamelesi yapan doktorlar beni Fransız hastanesine gönderdiler. Bu hastanede tedavi olmam için doktorlardan inanılmaz baskı gördüm. Hastaneye yatmayı baskıdan değil, aldığım ilaçların oluşturduğu hiç bir şeye karşı çıkamamanın verdiği güçsüzlükten kabul ettim. Meşhur Fransız hastanesinin kapısından eşim ve ablamla girdik. Yatmak için giriş işlemleri de yaptırdık. Hemşireler odamı göstermek için götürdüklerinde etrafta dolaşan gerçek delileri görmemiş olsaydım beklide yatmış olacaktım. Odada ablamın gözlerine baktım, hemen anladı beni“ istersen kalma, sen güçlü kızsın tek başına da başarabilirsin ”dedikten bir dakika sonra işlemleri iptal ettik ve çıktık o yerden.

Hastanenin bahçesinden dışarı doğru yürürken hapisten çıkan bir suçlu gibi hem çok sevinçli hem de çok düşünceliydim. Acaba bundan sonraki mücadelemde kim galip gelecekti. Hayat beni yenecek miydi? Yoksa ben mi hayatı dize getirecektim? Ablama, boğazda kahvaltı yapmak istiyorum dedim. "tamam dedi, İste bu. Biliyordum zaten yaşamı yeniden özleyeceğini” diye güzel bir gülücük attı. Hayat yeniden başladı benim için o anda. Tabiki çok kolayda olmadı benim için. Eşimin beni zorla psikologlara götürmesi, benimde her seferinde ağlayarak terk edişim. Avuçlar dolusu ilaç kullanmaya devam etmem ve tedirgin geçen bitmeyen uzun geceler. Oğluma belli etme-mek için ne yaşar ne yaşamaz hallerim. Bu böyle olmazdı olmayacaktı da.

Bir buçuk senedir kullanıyordum depresyon ilaçlarını. Tek farkları isimlerinin değişik olmasıydı. Mutlaka bir kurtuluş yolu olmalıydı. Her şey bitirmeden ben bu çıkış yolu bulmalıydım. Bir gün kendimi çok boğulmuş ve sıkıntıda hissettiğimde her zaman yardımına koşan arkadaşım Pervin Cüülcüloğlunu “Bana şifa ver, masaj yap, moral ver” diye çağırdım. Geldi ama benim istediklerimi yapmadı. Kalk seni nefes Terapisti Mustafa Kartal’a götüreceğim dedi. İyi ki de dedi. O gün tanıştığım saygı değer hocamın benimle yaptığı kısa konuşma mucizevî bir şekilde kendime gelmemi sağladı. Beni Nefes çalışmaları ile tanıştırdı. Nefesin sihirli gücünü hissettim. O kadar hissettim ki nefes çalışmaları ile kaybettiğim her şeyi kazanacağıma inandım. Pervin’in dakikalarca anlatmasına rağmen daha ilk holoterapi çalışmamda bu kadar yol kat edeceğimi asla zannetmiyordum.

Sonra gerisi geldi. Nefes Tekniklerini yaşamıma taşıdım. Holoterapi çalışmaları ile ilaçları teker teker bıraktım. Şimdi çok şükür iyiyim. Ara sıra zor günler yaşasam da tekrar asla almayacağım ilaçları. Depresyon ilaçlarının çocukları kandırmak için verilen şekerlerden farkı yok. Hiç bir kalıcı etkisi olmayan, sağlığa çok zararlı olduğunu bildiğim ve sadece aptallaşmamı sağlayan zehirler. Nefesle çalışmaya başlayınca hepsine veda ettim. İlaçsız girdiğim bu yeni yolda da yine sorunlarım oluyor tabii. Kim sorunsuz olduğunu söyleyebilir ki. En sevdiğim varlık olan köpeğim aniden öldü. Ardından teyzemi ve kuzenimi kanserden toprağa verdim. Yinede pes etmedim. Bu acımasız dünyada sevdiklerim elimden kaysalarda, ekonomik krizden sonra bütçemiz altüst olsa da, ikide bir de hastalansam da, kocaman evimin tüm yemek ve temizlik işleri üstüme yıkılsa da, beş yaşındaki oğlumun üzerimdeki yükü ağırlaşsa da artık depresyona girmiyorum.

Nefes almasını öğrendim. Panik atağımı yendim. Artık her şeyin üstesinden gelebiliyorum. Hayat, seni kabul ettikçe her geçen gün daha kuvvetleniyorum. Nefes alabildiğim son ana kadar da var olmaya devam edeceğimi biliyorum. Artık mücadele etmiyorum. Hayatla yarışmadan aynı tarafta olmayı ve sevmeyi öğrendim. Nefes almayı seviyorum. Hayat seni çok seviyorum.

Berna Yılmaz Laurie


Berrin Yörükoğlu Diriker

Hocam merhaba... 
Umarım bizi unutmamışsınızdır. Avni ile hala İzmir'deki eğitimi konuşuyoruz. Bizim için çok özeldi. Herşey için çok teşekkür ederiz. Geçen hafta sonu bir karı koca arkadaşımızla ayrı ayrı holoterapi yaptık ve çok farklı deneyimler yaşadık. Bayan arkadaşımız yıllarca kilo sorunu yşıyordu 25-30 kg.ler vermesine rağmen tekrar alıyordu.Holoterapide bunun sebebini farketti. metodun ne kadar özel bir şey olduğuna inancım daha da arttı. Size bir şey sormak istiyorum.Oğlum 14 yaşında ve kardeşi ile arasında küçüğün doğumundan beri aşamadığımız bir kıskançlık sorunu var.Mantık çerçevesinde sorunu çözemiyoruz. Küçüğün her yaptığı büyük için sorun.Artık küçükte isyan ediyor. Büyük oğluma holoterapi oygularsak acaba bir çözülme olurmu?. 14 yaş çalışma için uygun mudur? Önerir misiniz diye merak ediyoruz. Cevap verirseniz çok seviniriz. İyi Çalışmalar

Berrin Yörükoğlu Diriker


Muzaffer Arpacıoğlu

Merhaba Mustafa Bey 
Eskişehir’den yazıyorum. Nefes Alma Sanatı isimli kitabınızı yeni okudum. Daha öncede sıkıntılı bir dönemimde arkadaşımın tavsiyesi üzerine aldığım Nefes Teknikleri kitabınızı okumuştum. Kitapta tavsiye ettiğiniz ciğer kapasitesi geliştirme ve diyaframı kullanabilme çalışmalarınızı uygulamaya çalışıyorum. Farkedilir düzeyde gelişmeler kaydettim. Nefes alışverişlerimde ve psikolojimde iyileşmeler oldu. Kişisel gelişimle ilgili birçok kitap okumama karşın sizin kitabınızı okuyup teknikleri uygulamaya başladıktan ifade ettiğiniz gibi tüm yaşantım değişmeye başladı. Genel sağlık, mutluluk ve huzur tanımlarım değişti. Nefes çalışmalarına ilgi duymaktayım. Bu yüzden artık çalışmalarınıza katılmaya niyet ettim. Ocak ayından sonra Ankara da yapacağınız ilk eğitime katılmayı umut ediyorum.

Muzaffer Arpacıoğlu

marpacıoglu@gmail.com


 
Tüm hakları saklıdır. 2024 Copyright ©
Mustafa Kartal | Nefes Teknikleri